kapanan devirler, devam eden hayatlar
olabildiğince tozlu ve gri bir hava. ne bir duvar ne de baca... sokak da değil bir bina da. sanki bir çocuğun koyu griye boyadığı bir kâğıtta... bu metruk renk dışında ve toz kokusundan başka hiçbir şey yok etrafta. ışıkları bile söndürmüşler, kapılar kayıpmış ve anahtarları hiç olmamış.
dizlerinin üzerinde sağa sola bakınıyor. hiçbir ışık olmamasına rağmen o rengi algılayabiliyor. çevresinde hiçbir nesne yok, bu çok tuhaf geliyor. genelde gözlerini yeniden açtığında, yalnız başına uyandığı odalar veya çöktüğü kaldırım taşları karşılardı onu bir yerlerde. bu sefer sonsuz bir boşluktan başka hiçbir şeye rastlamayışı onu, hayatta olup olmadığına dair bir sorgulamaya itiyor. sessizliğin içinde aldığı derin soluklar ve burnuna gelen toz kokusuna karışmış dumanlar onu yeniden gerçekliğe döndürüyor.
destek aldığı zeminden elini yavaşça uzaklaştırıp avucunu kendine doğru çeviriyor. silinmeye yüz tutmuş fakat bir o kadar da yerli yerinde duran tek kelimelik yazıya ne hissedeceğini bilemeyerek bakıyor. siyah renkli yazının ilk harfi olan "l" silinmek üzere, son harfi olan "i" de aynı şekilde... hatta tüm harfler öyle, biri dışında... bu durum onu şaşırtmıyor, çünkü o harfi her yere kazımıştı, o da bunu biliyor.
ayağa kalkıyor. şaşırıyor. öylesine emindi ki çünkü tüm bu satırlar boyu yalnızca oturacağına... üstündeki tozları çırpıyor. kıyafetleri bile olmuş gri... önemsemiyor çünkü beyazı aramıyor.
etrafına bakındığında toz bulutunu göremiyor. ayak uçlarına indirdiği bakışları ile tozların bir küme şeklinde aşağıda kaldığını fark ediyor. bu onu gülümsetiyor. o esnada açık gri tonlarda büyük taşlardan meydana gelmiş bir kuyuya rastlıyor. kuyuya ilerlediği sırada kovanın da asılı bir şekilde onu beklediğini anlıyor.
iri taşlara serili beyaz renkte bir bez parçasını gördüğünde kova yardımıyla ulaştığı suyla bezi ıslatıp eline bulaşan harfleri temizliyor. parlayan, kazılı harf dışında. o, onun imzası ve ona huzur veriyor.
bez parçası artık koyu bir griye bürünürken beyaz alıp başını gidiyor. kovada kalan suyu niçin kullanacağını biliyor ve sapından tuttuğu kovayla birlikte dumanın doğduğu yöne ilerliyor. dumanın sıcaklığı yakıyor ve teninde kara lekeler bırakıyor. öksürmesine sebep oluyor ve bazen güçlükle nefes alıyor.
nihayetinde, elbet bir gün ulaşacağını bildiği o küllenmiş yangına ulaşıyor. ayağına çarpan odun parçaları, çoğu yanmış kütükler... zaten sönmüş yangına, tükenen alevlere ve yükselen kara dumanlara kovasını boşaltıyor. duman sanki o an'ı bekliyor ve kesiliyor. suyun serinliği sanki havaya karışıyor. oksijen artıyor ve artık daha kolay nefes alıyor.
cebine sıkıştırmış olduğu kirli ve nemli bez parçası ile tenine bulaşan kara lekeleri temizliyor. is kokuyor biliyor ama her şeyin geçtiği gibi onun da geçeceğini, yeniden temiz ve ferah kokularla sarmalanacağını biliyor.
bir anda depremler oluyor her tarafta, baktığı her yönde moloz yığınları... yeniden kaplıyor etrafını toz bulutları... sarsıldığını hissetse de hiçbir zarara uğratmıyor onu bu sarsıntı. anlıyor ki içine sıkışıp kaldığı saydam duvarlar yıkıldı.
yüzünü ısıtan güneşi fark ediyor, zemine yayılan sıcaklığı ve ısınmış parmak uçlarını... ağaçların hafif esen meltemle çıkardığı huzur seslerini, biraz ileride dalgasını duyduğu denizi ve kuşların cıvıltılarını dinliyor. burnuna gelen envai çeşit çiçeğin kokusuyla büyülenirken, koluna dokunup yere doğru süzülen yaprağın dokusunu hissediyor.
gökyüzüne dönüyor bakışları. sanki yalnızca bakmıyor, görüyor ve hissediyor. derin bir nefes alıyor ve hayatın devam ettiğini hatırlıyor.
bazı duvarlar yıkılır ve bazı yerler yerle bir olur. o dönem kapanır ve yenisi, elbet bir sıkıntıya karşılık refahı çağırır.
ve üzülme bitmiyor diye, başlangıçlar için bitişler şarttır...
"Kâinatta her şey zıddıyla kaimdir." | Bu söz hakkında bulduğum bir makale, ilgilisine... Tıklayabilirsin.
son not: her birimizin hikâyesi apayrı, kendine özgü. bu satırların, hepimizi kendi hikâyelerimize ulaştırmasını ve içimizdeki şifayı fark edip iyileştiğimiz günlere kavuşturmasını diliyorum...ilk cümleyi yazdığımda, öyle bir başlamıştım ki yazdıklarım yalnızca birer iç karartıcı cümleler olarak kalacaktı belki de... ancak ummadığım bir şekilde güneş açtı ve ben bile bundan habersizdim son satırlara kadar...
yazarken dinledim: Dönme - Sufle, Umut Kaan Çakır
bazen yazmazsam nefes alamayacakmış gibi hissettiğim anlar oluyor. ama biliyorum, O'nun izni olmasa yazmak bana zaten nefes olmayacaktı...
sevgiler,
E.
O kadar geliştin ki, her an'a şahit olduğum için çok mutluyum ✨
YanıtlaSilçok teşekkür ederim 🥹
SilTebrik ederim 👏👏
Silteşekkür ederim
Sil