Kayıtlar

Kasım, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kapanan devirler, devam eden hayatlar

olabildiğince tozlu ve gri bir hava. ne bir duvar ne de baca... sokak da değil bir bina da. sanki bir çocuğun koyu griye boyadığı bir kâğıtta... bu metruk renk dışında ve toz kokusundan başka hiçbir şey yok etrafta. ışıkları bile söndürmüşler, kapılar kayıpmış ve anahtarları hiç olmamış.  dizlerinin üzerinde sağa sola bakınıyor. hiçbir ışık olmamasına rağmen o rengi algılayabiliyor. çevresinde hiçbir nesne yok, bu çok tuhaf geliyor. genelde gözlerini yeniden açtığında, yalnız başına uyandığı odalar veya çöktüğü kaldırım taşları karşılardı onu bir yerlerde. bu sefer sonsuz bir boşluktan başka hiçbir şeye rastlamayışı onu, hayatta olup olmadığına dair bir sorgulamaya itiyor. sessizliğin içinde aldığı derin soluklar ve burnuna gelen toz kokusuna karışmış dumanlar onu yeniden gerçekliğe döndürüyor. destek aldığı zeminden elini yavaşça uzaklaştırıp avucunu kendine doğru çeviriyor. silinmeye yüz tutmuş fakat bir o kadar da yerli yerinde duran tek kelimelik yazıya ne hissedeceğini bilemey...

kendine dön, geç olmadan...

Resim
  düşünüyorum bazen. hayır çoğu zaman. dakikalarımızı hatta bazen korkunç bir şekilde saatlerimizi nasıl da insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerine harcadığımızı... ya da kimin neyi nasıl anladığını ya da o insanın bizi iyi mi yoksa kötü mü gördüğünü... o kadar düşünüyoruz ki bu bazen rüyalarımızı bile ele geçiriyor. kendi nefesimizi kendimiz kesiyoruz, hayatımızdan belki kaç gün çalıyoruz. kahroluyorum düşündükçe, ve kahroluyorum düşünme yetimi nice lüzumu olmayan yerlerde kullandığım gerçeğine...  hayatta zaten bizi yoran yeterince keşmekeş ve zorluk varken hayatı bir de kendi kendine zindan edenler... bu ülkenin ve bu dünyanın bizlere ihtiyacı var. her şeyden önce bizim sağlam bir akıl ve vücuda ihtiyacımız var. nice ödenecek can ve minnet borcumuz, ne büyük davalarımız var. ve bunların hepsi için önce kendimize ihtiyacımız var. bu tüm sözlerimin başına getiriyor beni. neden bu kadar yazık ediyoruz kendimize? neden tıkandık bir yerlerde? ve neden açmıyoruz gözlerimizi? ...

bir parça büyümek

Resim
  never meant to belong ♪ puzzle’ları bilirsiniz. birden fazla parçanın, eşleri ile birleşmesi sonucu ortaya bir resim çıkar. işte o parçalar ne kadar da kritik bir öneme sahip. eğer birbirini tamamlayacak girinti ve çıkıntılara sahip olmazlarsa birbirlerini tamamlayamıyorlar. birbirini tamamlayamayan parçalar bir resmi oluşturamazlar. evrende bir toz tanesi kadar ufağız esasında. tıpkı binlerce puzzle parçasının bir araya gelerek o büyük resmi oluşturması gibi bizler de bir araya gelerek evrendeki işleyişin birer parçası oluyoruz. ortak noktalara sahibiz kısaca. düşündüm ki hepimizin elinde birer puzzle parçası bulunsa ve bunlar bizleri temsil etse… her birimiz hayatımızın belli dönemlerinde belirli resimlere konuk oluyoruz. doğumumuzdan itibaren başlıyor bu yolculuk. ve biz, resim hep aynı kalacak sanıyoruz. fakat yanılıyoruz. insan, büyüyen gelişen bir varlıktır. bu sebeple hiçbir zaman aynı kalmaz, kalamaz. yolculuğu hep devam eder ve bu yolculuk esnasında uğradığı duraklar...