Silüet ve Beyaz Karanfil Bahçesi
Seversin geceleri, geceler de seni sever belki. Fakat kanarsan büyüsüne, o da acımaz kanatır seni sessizce. Karanlık yutar seni, sen sarıldı zannedersin. İyimserlik mi denir buna ya da gözlerin kapanır mı gerçek dünyaya? Sorun da tam burada başlar işte. Sen biraz gözünü açmalısın...
Yıldızlar parlar gecenin bir vaktinde. İnciler gibi fakat intizamsız biçimde. Dağınık ama uyumu yakalamış kendi içinde. Tanıdıktı yakında, bir yerlerde... Ağaçların hışırtıları duyulur, beden evini bulmuş gibi huzur bulur. Doğa insanın içine işler, insan ise doğayı... Haksızlıklar ardı ardına, terazinin bir kefesi asla kalkmaz yukarıya.
Çiçekler de rüzgâra kapılmış, salınmaktalarmış huzurla. Baykuş sesleri uzaktan duyulur, ateş böcekleri ağaçların altında. Beyaz Karanfil bahçesi. Böyle yazıyormuş hemen ilerideki tabelada. Bir silüet gözükmekte karanlıkta. Sanki yokmuş gibi ama bir o kadar da var, hissettirmekte. Ateş böceklerine dalmış gözleri. Sanki tanıyormuş gibi onları ezelden beri. Tıpkı eski bir dostunu görmüş gibi.
Gözleri etrafı taradı acelesizce. Doğayı dinledi, sesleri hissetti kalbinde. Yabani otlar, çalılar, papatyalar, beyaz güller... Beyaz ve yeşil birleşmiş gibi. Beraber olmaları fazlasıyla anlamlı gelir insana. Masumiyet zarar görür çünkü çoğunlukla. Doğa koşar onun yardımına... Şifa dağıtır, huzur verir insana. Ama ne acı... Kimi zaman o verir, insanlar ise tüketir onu acımasızca. Vicdan nereye kayboldu insanlarda?
Silüet ilerledi beyaz karanfillere. Sanırım yalnızca onları kestirmişti gözüne. Cebindeki ellerini çıkardı ve uzandı onlara. Teker teker koparmaya başladı her birini. Sanırım onları sevmişti... Arada bir durakladı, kaldırdı başını gökyüzüne. Elinde olsa yıldızları da toplardı heybesine. Fazla sevgi, bencillik mi getirir her zaman? Sırf seviyorsun diye tutsak edilmemeliydi yıldızlar karanlığa. Çiçekler hapsolmamalıydı cam vazolara...
Huzura karışan bir kan kokusu yayıldı etrafa. Gözler silüete çevrildi yeniden. Çiçekleri sol eline almış, gözleri sağ elinde. Ellerini kesmiş çiçekler, hafifçe kanamış. Ama silüet durmamış.
Ateş böcekleri yanına yaklaşmış, çiçeklerin etrafında dolaşmış. Uzaklardaki baykuş sanki hissetmiş yakınlardaki bir ağaca yaslanmış. Seslenmiş silüete, "Neden durmuyorsun?" diye.
Silüet etrafına bakınmış. Görmüş baykuşu, cevap vermiş ona sakince. Neden bu kadar sakinmiş? Uzun zamandır bulamadığı huzura erişmiş galiba. "Sevdiklerime birer hediye bunlar. Karanfiller güzeldir. Hoş gelir insana." Sol elindeki karanfiller yeniden sağ elindeymiş artık. Burnuna doğru yaklaştırmış, uzunca koklamış.
Baykuş kaşlarını çatmış. Sonra hafifçe kaldırmış. En sonunda ise kaşlarını özgür bırakmış. Gözleri dalmış, sonra yeniden bakışlarını silüete çıkarmış. "Dikkat et, kan önce ellerine bulaşır sonra-" Kesmiş silüet sözünü bir anda "Sonra çiçeklere mi? Saplarına değiyor yalnızca ellerim. Kirlenmez çiçeklerim, sana iyi geceler dilerim."
Baykuş hüzünle fısıldamış kendi kendine..."Hayır, ruhuna... Sonra ruhuna."
Gece bulmuş gündüzle buluştuğu noktayı. Ay kayıplara karışmış. Silüet tüm bahçeyi dolaşmış, tek tük karanfil dışında hiçbir şey kalmamış. Güllere ve papatyalara dokunmamış. Neden dokunmamış...
Toz toprak içinde, ellerinde kurumuş kanlar... Çıkmış artık bahçeden. Sabah olmuş zaten. Oldukça mutluymuş. Hava aydınlanınca gözlere çarpan bir kulübe görünmüş hemen yakınlardan. Silüet koşarak ilerlemiş o tarafa. Kapıyı çalmış heyecanla. Bacasından dumanlar yükselen bir kulübe... İtiraf edelim, bu da tanıdıktı...Öyle değil mi?
İlk çalış, cevapsız. Ve ikinci çalış...
Uyuyorlardır diye düşünmüş, sonuçta sabah yeni doğmuş dünyaya. Kapı açılmış. Bir sürü başka silüetler doluşmuş dışarıya, kulübe bahçesine. Asıl silüet, ağzı kulaklarında... Ellerindeki çiçekleri demetler hâlinde dağıtmış her birine. Bazısı koklamış, bazısı hemen telefonunu çıkarmış ve fotoğraf çekinmeye başlamış. Bazısı ben çiçek sevmem demiş yere atmış. Hemen ilerisinde duran ise, "Ben papatya severim!" diye bağırmış. Diğeri ona katılmış, bir başkası da "Ben de gülleri!" diyip kollarını birbirine kavuşturmuş suçlayıcı bir ifadeyle, çiçekleri zaten çoktan yere fırlatmış...
Bir tanesi varmış, çok tuhafmış. Resmen çiçekleri ayakları altında ezmiş ve kahkahalarla üstünde zıplamaya başlamış. Bir ses daha duyulmuş, "Neden bunlar? Nereden çıktılar? Ben senden çiçek istemedim ki." diye homurdanmış.
Silüet dinlemeye devam etmiş onları. Kimisine çok üzülmüş O sadece onları mutlu etmek istemiş. İlla biri mutlu olmuştur, onun mutluluğu benim tüm yaralarımı saracak diye düşünmüş. O sese kulak vermiş, duymayı beklemiş. Fakat aradan geçen dakikalar saatleri bulmuş. Tüm sesler yerli yerindeymiş ancak tutunmayı beklediği o ses hiç duyulmamış. Bu sefer o ses yokmuş. Belki de bir daha hiç duyamayacağı bir ses olacakmış. En son kimden duyduğunu hatırlamaya çalışmış. Beklediği ses zihninde yankılanmamış. Sanırım sandığından daha uzun bir vakit geçmiş üzerinden ve unutulmuş. Sesler de unutulurmuş. En ihtiyaç duyulan anlarda özellikle...
Tüm gününü o bahçede geçirmiş silüet. Diğer silüetler zamanla terk etmiş orayı. Kimisi eve geri girmiş, kimisi ise temelli gitmiş...
Silüet ne zamandır orada olduğunu kararan hava ile fark etmiş. Ne zaman yere çöktüğünü ise fark etmemiş bile. Hatta o kadar yorulmuş ki gerisin geriye devrilmiş bir anda. Artık bahçede yatar pozisyonda, yüzlerce beyaz karanfilin üstünde... Yeniden beliren yıldızlara dikmiş bakışlarını, dolunayın ışığında, düşüncelere dalmış.
'karanfiller tükendi. ben artık onların üzerindeyim. sanki biz mezarlık içim. onlar ise bana bırakılmış karanfiller. tek bir fark, beyazlar hepsi. eğer gözükmüş olsaydı içimdeki acı, yüreğimden akan kanlar karanfilleri kırmızıya boyardı. o zaman her şey tamamdı. bahçemi tükettim kendi ellerimle. artık hem ellerim hem de ruhum kana bulandı. neden mutlu olmamışlardı? karanfillerin saplarına bulaşan kan mı onları rahatsız etmişti yoksa... belki de sadece istememişlerdi. haklılardı aslında. onlar benden bunu talep etmemişlerdi. peki ben neden yaptım? hata benim öyleyse, ben neden yaptım?'
Baykuşun sesi yeniden duyuldu ormanda. "Mutlu etmek istedin."
"Neden mutlu etmek istedim? Zaten belki de yeterince mutlulardı? Ya da benim mutluluğuma mı ihtiyaçları vardı? Kimse benden mutluluk istemedi ki, ben bunu neden yaptım? Neden?.." Hıçkırıklar gözyaşlarına , gözyaşları ufak feryatlara ve haykırışlara dönüştü.
"Mutlu olmak istedin." Baykuş biraz daha yaklaştı silüete. Sanki kanatlarıyla silecekti yanaklarındaki gözyaşlarını.
"Ben zaten mutluyum!"
"Bir daha söyle, kalbinle söyle." Baykuş gerçekten de kanadını yanaklarına sürttü silüetin.
Silüet irkildi fakat aldırmadan yeniden açtı ağzını tekrarlamak üzere.
"Ben zaten... Mutlu. Mut-" Derin bir nefes çekti içine sakinleşebilmek adına, tamamlayamayacaktı cümlesini yoksa... Boğazı düğümlendi. Çıkmadı kelimler. Tıkandı harfler boğazında. Sonra yavaşça kaymaya başladılar çizerek, izlerini bırakarak. Fakat çıkmadılar bir türlü dudaklarından dışarıya. Lâl olmuştu birden sanki. Canı yanıyordu...
"Değilsin... Mutlu olmak istedin. Ama önce kendini mutlu etmeliydin."
Silüet sessizce baykuşu izlemeye başladı. Baykuş yaşları kurulamaya devam etti bir yandan.
"Sevsinler istedin belki de. Ama önce sen gelmezsen kendine hiç kimse gelmez sana ellerinde çiçeklerle. Önce sen seveceksin ki açacak güller içinde. Önce sen mutlu olacaksın ki ruhun dans edecek seninle. Seni iyileştirecek olan sensin. sen hem beyaz hem yeşilsin. Bazen siyah bazense grisin. Sen tüm renkler, sen hiçbir renksin. Ne onlara ait ne de onlardan ayrısın."
Silüet yavaşça doğruldu, oturdu. Baykuşa döndü bakışları. "Nereden okudun bunları? Ben de okumak, öğrenmek istiyorum. Bir daha seni bulamazsam ne yapacağım?"
Baykuş gülümsedi. "Bunları okuyamazsın. Yaşamak zorundasın. Yaşadıklarının izi kazınır kalbine, kalbin rehber olur geleceğine." Usulca havalandı baykuş "Ayrıca bir daha bana ihtiyacın olmayacak, şifa da akıl da senin içinde. Hatırla..."
Silüet baykuşun uzaklaşmaya başlamasıyla birden ayaklandı ve ardından fısıldadı hüzünle karışık bir minnettarlıkla kendi kendine. "Teşekkür ederim."
Karanfiller yeniden doğdu bahçede. Ölü karanfillerse yaşananların silinmeyecek birer hatırası olarak kazındı kalbine.
sadece yazsam...
umudum o ki, kalbinize dokunabilmiş olmak dileğiyle...
sevgiyle kalın, çünkü o iyileştirir.
E.
Deyim Yerindeyse - Çiçek
🤍
YanıtlaSilUnutmayı unuttuğum bir yazın olduğunu fark ettiğimde kendimi burada buldum. İyi hissetmiyordum. Bana senden başka iyi gelecek bir şey de bilmiyorum bilirsin. Okudum, ağladım. Yine ruhuma dokundun be güzeller güzelim. Bir tanesin. Bir tanemsin... Seni seviyorum, kalemine sağlık. 🥺❤️🩹
YanıtlaSilOkumayı olacaktı püü
Sil