Çaresizliğin Mahkûmu
Sokağın ortasında, ayın yansıyan ışığında, hafif bir esinti eşliğinde yürüyordu. Çaresizliği iliklerine kadar hissediyordu. Öyle derin bir boşlukta, bir başına düşüncelerinin arasında kaybolmuştu. Limanını kaybetmiş bir gemi, yuvasını bulamayan bir kuş, mürekkebini bulamayan bir sayfa edasıyla... Ait olduğu yeri bulamıyordu. Kaybolmuştu, çaresizdi. Hiç bu kadar çaresiz hissetmiş miydi? Bir süre daha yürüdü. Düşündü. Çıkış yolunu aradı. Esinti sessiz ritmini arttırdı, ayaz bastırdı. Adam düşüncelerinde, cüssesi ıssız yollarda kayboldu. Bulutlar ayın güzelliğini kapattı, yol karardı. Yıldızlar geceyi terk etti, gece adama kucak açtı. Gök gürledi, bulutlar coştu. Yağmur yeryüzüne kavuştu adamın gözyaşlarına karıştı. Başı yere eğik gözleri hüzün doluydu. Yanağındaki yağmur damlası mıydı yoksa kederinde kaybolmuş gözyaşı mı? Gökyüzü de onun derdine mi ortaktı yoksa o da mı çaresizliğe mahkûm olmuştu? Bir adım ve bir adım daha... Aydınlanmayacak mı...